“SANA ANLATACAKLARIM VAR” ÜZERİNE DEĞİNMELER
Yazı: İsa Gül
Bir yayınevine girip raflarda dizili olan kitaplarla göz göze geldiğimizde, geçmişin kokularını tattığımız sahaflarda sergilerdeki kitaplarla birbirimize bakıştığımızda, yüzlerce kitabı bir arada görme imkânını bulduğumuz kitap fuarına dalıp stantları tek tek gezdiğimizde; bazı kitapların göz kıpmasıyla karşılaşmışızdır. Büyülü dünyasında nefeslenmeyi ister istemez benimsemişizdir. “Benim dünyama dalmalısın, satırlarımda dolaşmalısın” gibi seslenmelerini duymuşuzdur. İç sesimiz de, “almalısın, okumalısın, üzmemelisin, dinlemelisin” gibi sessiz teşviklerde bulunmuştur.
Kitabı almadan geçip gidersiniz. Diğer kitaplarla konuşur, dertleşir, elinize alır sayfalarında kısa bir seyahate çıkarsınız. Aklınız ise size tebessüm edendedir. Düşünmeye daldığınız bir sırada, aniden o standa döner, tebessüm eden kitabı alır, omzunuzdan büyük bir yük kalkmış gibi ferahlarsınız. “Sana Anlatacaklarım Var” da tebessüm eden, göz kırpan kitaplardandır. Kitapla gören/okuyucu arasında geçmişte kurulan bir bağ, birbirlerine kenetlendiren bir ağ, besleyen bir kök, nefeslendiren bir atmosfer var ki ondan vazgeçemiyoruz. Dostluk, sırdaşlık gibi…
“Sana Anlatacaklarım Var”, Sevda Deniz K.’nın, üçüncü öykü kitabı. Okur Kitaplığı yayınlarından Kasım 2021 yılında yayınlanan taptaze, matbaa kokusunu üzerinde taşıyan yeni bir kitap. Yüz iki sayfadan oluşan eserde on üç öykü yer almakta.
Kapak tasarımında iki nokta dikkatimizi çekmekte… “İstasyon” ve “Gece”. İstasyon; hem ilk duraktır, hem de ara ve son duraktır. Yazar, bu eseriyle, iki durak arasında heybesinde biriktirdiklerini gün yüzüne çıkararak okuyucuya sunduğunu, öykü yolcuğunda birçok yeni istasyonlarda yeni eserlerle birlikte olacağını, bu durağın son durak olmadığını, öykü yolunda emin adımlarla yol almaya devam edeceğini belirtiyor. Günlük çaba ve gayretlerin ürünü gece netleşir, miktarı bilinir. Gece, duyguların zirve yaptığı demdir. Gündüzün bereketinin harmanlandığı zaman dilidir. Yazar, gün içerisindeki birikimlerini ekin haline getirdiği vakti de ifade etmiş oluyor. Gecenin arkasından aydınlığın gelmesi, yazarın, yazma konusunda devam edeceğini sessiz kelimelerle de ifade ettiğini görüyoruz.
“Sana Anlatacaklarım Var”, (ki kitabın ismi) ilgi ve merak uyandıran bir cümle… “Neler anlatacak ki?” sorusunu sorduran, söyleneceklerin neler olduğunu düşündüren, tahmin etmeye yönlendirebilen kelime gurubu. İlk bakışta; yazarın kendi yaşadıklarını anlatacağı, unutulanları hatırlatacağı, bilinmeyenleri ortaya koyacağı, kendinin gizemini paylaşacağı ya da kendini anlatacağı düşünülür. Kitap içerisindeki öyküleri okuduğumuzda, yazarın, kendi yaşamının izlerinden ziyade, toplum hayatındaki bastırılmış, gizlenmiş olan yaşanmışlıkları sunduğunu görmekteyiz. Gözlemlerini, gördüklerini, dinlediklerini, şahit olduklarını güneşe çıkarıyor. Sadece yaşadığı kentin değil diğer kentlerde de fark edilmeyen nice yaşanılanı da harika bir kurguyla gözler önüne seriyor.
Farkında olmadıklarımızı fark ettirmesi, önemsemediklerimizi önemsetmesi, dikkate almadıklarımızı dikkate almamız, teğet geçtiklerimizi teğet geçmememiz gerektiğini, öyküleriyle yüksek bir sesle dile getirmektedir. Toprağın içine bırakılan tohumun, baharda yeşerip filizlenmesini, büyümesini, çiçeklenmesini engelleyen ne var ise öyküleriyle, hepsini gündeme taşımasını en etkili biçimde gerçekleştirendir. Özellikle, genç kız ve kadınların nice bilinmeyen yaşanmışlıklarını… Hüzün ve sevinçlerini, acı ve mutluluklarını, umut ve umutsuzluklarını, huzur ve kederlerini, daha nicelerini, meraklandırıcı bir anlatımla okuyucuya sunmuştur. Geçmişin ve çağımızın kadınlarının hem yaşanmışlıklarına hem de bilinen ama bilinmeyen sorunlarına değinerek dikkatleri bu noktaya çekmeyi istemiştir. Ve başarmıştır da…
Öyküleri okurken iki merakı birden yaşatıyor Sevda deniz K. Birincisi; olaylar nasıl gerçekleşecek, sonuç nasıl olacak düşüncesi. İkincisi ise, öykünün burada bitmeyeceğini, muhakkak devamının da olacağı düşüncesi… Öykülere baktığımızda, bazı öykülerin devamının olduğunu, ileride yayınlanacak eserlerinde de devam edeceği fikrini. Ayrıca, bir öyküyü okurken sıradaki öykünün ne olduğuna dair merak hâlini yaşatması da yazarın ayrı bir yeteneğidir demek daha doğru olur kanaatindeyim.
Sade ve akıcı bir roman diliyle yazılmış öyküler… Okuyucuyu boğmayan, bunaltmayan, anlaşılır bir dil… Yazar, kelimelerin nefesini kesmemiş, ruhunu öldürmemiş, bunaltıcı bir hale sokmamış, cümlelerdeki yerini bütünlüğe uygun olarak kullanmış olduğunu görmekteyiz. Kelimelerin özünü kaybettirecek, içini boşaltacak bir tavra girmediğine de şahit olmaktayız. Kendine ait bir öykü dili oluşturmuştur. İyi bir gözlemci, iyi bir dinleyicidir. Kuvvetli hafızaya, geniş hayal gücüne ve akıcı bir kurgu yeteneğine sahiptir.
Bir kitabı okursunuz, kitapla yüreğiniz arasında bir bağ oluşur, görünmeyen bir köprü kurulur. Aynı nefesle nefeslenir, aynı havayı soluklanırsınız. Yazarı tanımanız ya da tanımamanız o kadar önemli değildir. Kitap sizi mıknatıs gibi çeker. Aynı gökkuşağının renklerinde dolaştırır. Renklerin katmanlarıyla sizi de kendisi gibi renklendirir. Satır aralarında, cümlelerin nehrinde yüzmeyi, kelimelerin göllerinde kulaç atmayı, harflerin çimenli ovasında dolaşmaya davet eder ve siz de itirazsız davete icabet edersiniz. “SANA ANLATACAKLARIM VAR” da davet eden bir öykü demeti. Hepimizin anlatacakları var değil mi?