Etrafı kıymetli taşlarla tezyin edilen ve Sultan III. Ahmed’in imzasını taşıyan kelime-i tevhid (T.S.M. Env. No: 21/220).

10 SORUDA MUKADDES EMANETLER

Hilmi Aydın - Bakırköy Rıf at Ilgaz Halk Kütüphanesi Müdürü

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni: Mukaddes Emanetler

Söyleşen: Hilmi Aydın – Bakırköy Rıfat Ilgaz Halk Kütüphanesi Müdürü

Topkapı Sarayı Müzesi Silahlar ve Mukaddes Emanetler Bölümü eski sorumlusu ve müdür yardımcısı Hilmi Aydın, Yavuz Sultan Selim tarafından beş asır önce topraklarımıza getirilen Mukaddes Emanetlerin tasnifi, muhafazası, bakımı ve sergilenişine dair gelenek ve teamüllerin uzun serüvenini anlattı. 10 soruda, Asr-ı Saadet’in emsalsiz hazineleriyle ilgili en çok merak edilenler…

1- Yavuz Sultan Selim Emanetlerin korunması için nasıl bir gelenek başlatmış, hangi düstura bağlı kalmıştır?

Büyük Türk cihangiri Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi dönüşü Kölemen Devletinin, Abbâsî Hilâfetinin ve Hicaz Emaretinin hazinelerinden intikal eden Emanetleri de beraberinde getirmişti. Ancak Topkapı Sarayı’nda büyük bir hürmet ve itina ile muhafaza edilen İslâm dininin çok değerli hatıralarının tamamının nasıl toplandığı hakkında kesin bilgi veren belgeler yok denecek kadar azdır. Bazı kaynaklar ve özellikle Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si bu konuda bilgiler vermekte ise de bunlar tatmin edici olmaktan uzaktır.

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni

16. yüzyılın tanınmış tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Ali, Künhü’l-Ahbâr isimli eserinde sadece 1594 yılında Sancak-ı Şerif’in Şam’dan İstanbul’a getirilişini ve Harem-i Saadet’e alınıp ziyarete vaz’ edildiğini anlatmaktadır. Diğer eserler hakkında ise bilgi vermemektedir.

17. asrın başlarında kaleme alınan Zübdetü’t-tevârîh Has Odadaki Eşyay-ı Müteberrike’nin; Sancak-ı Şerif, Hırka-ı Şerif, Hz. Peygamberimizin (sas) kılıçları, yayı, Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve sahabe kılıçlarından ibaret olduğunu yazmaktadır. Kavânîn-i Osmanî ve Râbıta-i Âsitâne isimli esere göre, Has Oda üç dört odaya havi olup biri Kubbeli ve Ocaklı idi (Has Oda). Taht-ı Hümâyun ve Hırka-ı Şerif, Dendân-ı Saâdet ve diğer bazı Eşyâ-yı Mübareke burada muhafaza edilmekteydi.

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni

Ahmet Rasim “Yavuz Sultan Selim Mısır’ı fethedip o zaman oraya sığınmış olan Abbâsî Halifesi Mütevekkil’i İstanbul’a getirdikten ve halifeliği ondan devraldıktan sonra, Mekke Emiri Seyyit Berekatoğlu Şerif Ebu Nümey, Mekke’de bulunan Emânât-ı Mübâreke’yi de hilâfet makamı olan İstanbul’a Yavuz Sultan Selim’e göndermiştir” ifadeleriyle konuyu Osmanlı Tarihi isimli kitabında kaydetmiş ve Mukaddes Emanetlerin uzun bir listesini vermiştir. Bu liste bugünkü envantere kayıtlı eserlerle uyuşmaktadır.

Yavuz Sultan Selim, Hz. Peygamberimizden kalan hatıralara hususi hayatında büyük önem vermiş; Topkapı Sarayı’nda Has Odada Emanetlerin muhafazaları için asırlarca devam edecek bir gelenek başlatmıştır. Peygamber Efendimize hürmeten Kur’ân-ı Kerîm’in 24 saat aralıksız okunması teamülü “Hayırların fethi, belaların def’i” mucibince günümüzde de devam etmektedir. Elbette düstur olarak eşyaya kutsiyet atfetmekten uzak, âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın Râsulüyle ne surette olursa olsun irtibatlı eşyanın onun bereketinden nasipsiz kalmayacağını müdrik bir anlayış kendini göstermektedir.

Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi tasviri (Gloya Borski/İstanbul H Hilmi arbiye Askerî Müzesi).
Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi tasviri (Gloya Borski/İstanbul Harbiye Askerî Müzesi).

2- Emanetler sarayın hangi birimlerinde muhafaza edilmişti?

Mukaddes Emanetleri genel olarak iki kısımda değerlendirebiliriz. Birinci ve en önemli Mukaddes Emanet grubu, Hırka-i Saâdet/Has Oda Dairesinde yer alan, Sultan I. Selim’in 1517’de Mısır’ı fethinden sonra İstanbul’a nakledilen ve Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar sayıları artan Emanetlerden oluşur. Bunlar içinde en önemlileri Hz. Peygamber’e ait olanlardır. Bugün Hazine Dairesi’nin depolarında ve teşhir salonlarında yer alan ve başta sultanlar olmak üzere çeşitli hayır sahiplerince Hücre-i Saâdet ve Ravza-i Mutahhara’ya takdim olunan Medine Emanetleri ise ikinci kısmı teşkil etmektedir. Bunlar I. Dünya Savaşı’nın bütün şiddetiyle devam ettiği bir sırada, 1917 yılında Fahreddin Paşa tarafından Medine’den İstanbul’a nakledilmiştir.

Mukaddes Emanetler, Topkapı Sarayı’nda toplanmaya başlanınca, önceleri, sarayın muhtelif yerlerinde; Hazine’de, Silahtar Hazinesi’nde (bugünkü Silah Seksiyonu), Revan Köşkü’nde, Harem’de ve bilhassa “Has Oda” olarak kullanılan dairede muhafaza edilmişlerdir. 1808’den sonra Sultan II. Mahmud, Fatih Sultan Mehmed’den beri padişah Has Odası olarak kullanılan odayı tümüyle Mukaddes Emanetlerin muhafazasına bırakmış ve bu oda Hz. Muhammed’in Hırka-i Saadetlerinin de içinde yer almasından dolayı “Hırka- i Saadet Dairesi” veya “Mukaddes Emanetler Dairesi” olarak anılmaya başlanmıştır.

Sultan Abdülaziz adına yaptırılan Hazreti Fâtıma’nın (ra) kabrinin ahşap kilit ve anahtarı (T.S.M. Env. No: 2/2293).
Sultan Abdülaziz adına yaptırılan Hazreti Fâtıma’nın (ra) kabrinin ahşap kilit ve anahtarı (T.S.M. Env. No: 2/2293).

3- Mukaddes Emanetler için nasıl bir tasnif yapılmıştı?

Mukaddes Emanetler için nasıl bir tasnif yapılmıştı? Topkapı Sarayı 1924 yılında müze haline getirilirken bütün koğuşlarda bulunan eserler ve demirbaşlar Müze İdaresince kurulan komisyonlar tarafından numaralandırılarak envantere geçirilmişti. Eserlerden altın şamdan, elmas vs. Hazine Bölümü envanter defterlerine, kumaş türü olanlar Kumaş Bölümüne, kitaplar Kütüphane Bölümüne, kılıçlar Silahlar Bölümüne kaydedilmişti. Bu arada eski Has Odalıların kullandıkları süpürgeler, mum ve buhur şamdanları, buhurdanlar, pars temizliğinde kullanılan meşin nihaleler, süngerler, gümüş ve diğer madenlerden taslar, özel olarak imal edilen süpürgeler, faraşlar, rahleler, sehpalar, kıymetli seccadeler, gömme dolapların, gümüş şebekenin ağır işlemeli perdeleri, bohçalar, sandal ağacından tespihler, öd ve sandal ağacı parçaları, saatler, minderler, tepsiler, fincanlar vs. de Hırka-i Saadet Dairesinde mevcut Emanetlerle birlikte koruma altına alınmıştı. Esas itibariyle bu eşyaların birçoğu hem Mukaddes Emanetlerin hizmetinde kullanıldıkları hem de bu daire için özel olarak imal ettirildikleri için manevi ehemmiyeti ve sanat değerini haiz kıymetli eserlerdir.

4- Mukaddes Emanetlerin muhafaza edildiği Has Oda hangi bölümlerden oluşuyor, nasıl bir görünüm arz ediyordu?

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni

Dairenin en önemli yeri olup, daha yüksekçe olan kubbesi buranın padişah dairesi olduğunun alâmetidir. Kubbenin Sultan I. Selim’in 1517’deki Mısır Seferi’nden sonra yenilendiği, kubbe geçişindeki Memlûk üslubunda yapılmış geniş yüzeyli mukarnaslardan anlaşılmaktadır. Kubbe sonraki tarihlerde de onarımlar görmüştür.

Fatih Sultan Mehmed’den 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar padişahların bu odada uyudukları, günlük yaşantılarını burada sürdürdükleri bilinir. Sultan III. Murad’dan itibaren padişahlar gecelerini daha ziyade haremdeki has odalarında geçirmiş, günlük yaşantıları için ise bu odayı kullanmışlardır. Tahta çıkan padişah Bâbüssaâde önündeki resmî törenden önce buradaki tahta oturur ve tebrikleri kabul ederdi.

Günümüzde girişin sol köşesinde bulunan taht, Sultan IV. Murad döneminde sarayın kuyumcubaşısı olan Evliya Çelebi’nin babası Derviş Zilli Mehmed’in eseridir. Bir çadırı andıran taht, dört sütun üzerine oturtulmuş aynalı tonoz tavanlıdır. Tavanın iç kısmı 17. yüzyıl Türk süsleme motiflerinin en güzellerinden seçilmiş kompozisyonlarla bezelidir. Dış kısmına nakşedilen manzum kitabe “Serîr-i sim kubbe mesned-i vâlâ-i sultanî” diye bitmektedir.

O dönemlerde Hırka-i Saadet, tahtın arkasındaki demir kapaklı gömme bir niş içerisinde, padişahın başı üzerinde muhafaza edilirdi. Yine birtakım Emanetler de bu dairede bulundurulurdu. Tahtın arkasındaki nişin ölçüleri Hırka mahfazalarının ölçüleriyle mukayese edildiğinde Hırkanın iç mahfazasının dikey olarak buraya sığdığı anlaşılmaktadır. Sultan I. Ahmed dönemine (1608-1617) ait bir vekayinamede yer alan, sultanın Hırka-i Saadet’i munakkaş sandık içinde tahtın yanında yaptırdığı nişe koyduğu bilgisi de bu hususu desteklemektedir. Târîh-i Cevdet’te, Cemaziyelâhir 1207’de (Ocak 1793) 75 bin kuruş sarfıyla Hırka-i Şerif sandukası puşidesinin ve odanın iç-dış perdelerinin yenilendiğine ilişkin bir bilgi vardır.

Saray hanedan tarafından terk edildikten sonra, oda tamamen Emanetlere tahsis edilmiştir. Padişahların oturmasına mahsus taht da etrafına gümüşten bir şebeke yapılarak Hırka-i Saadet’in ve diğer Emanetlerin konulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Bu tarihten sonra tahtın odaya bakan iki cephesi Sultan II. Mahmud’un (1808-1839) yaptırdığı, dantel gibi işlenmiş ve sökülüp takılabilen üçer şebeke ile kapatılmıştır. Hırka-i Saadet de dört ayaklı yüksek bir sehpa üzerinde altından büyük bir sandık içerisine yerleştirilmiştir. Şebekenin ön ve arka yüzleri ağır sırmalı, işlemeli yeşil perdelerle kaplıdır. Adeta dantel gibi işlenmiş bu gümüş şebekenin üzerinde “Allahümme salli alâ Nebiyyi’r Rahme, Allahümme salli alâ Şefî’ıl Ümme, Allahümme salli alâ Kâşifi’l Gumme, Allahümme salli alâ Mugliyü’z Zulme, Allahümme salli alâ Mevlâ’ Ni’me, Allahümme salli alâ Mu’ti’r Rahme” yazıları ile Âl-i İmrân sûresinden bölümler yer almaktadır.

Topkapı Sarayı Müzesi Resim Bölümü’nde yer alan Surre Alayı tasviri (Anonim/1915).
Topkapı Sarayı Müzesi Resim Bölümü’nde yer alan Surre Alayı tasviri (Anonim/1915).

Odanın iç duvarları, 16. yüzyılın sonlarına ait harikulade İznik çinisi panolarla kaplıdır. Panoların üzerindeki çini yazı kuşağında “Kaside-i Bürde” yazılıdır. Kubbenin tam ortasında Nur sûresinden iki âyet, kubbe eteğinde ise Fetih sûresi yer almaktadır. Giriş kapısı solunda ve şebekenin önünde mermerden yaptı rılmış Barok ve ampir üslup karışımı bir ocak vardır. Ocağın kemerleri ve başlığı rokoko motiflerle süslenmiştir. Ortasında da Sultan II. Mahmud’un tuğrası yer almaktadır. Mukaddes Emanetler, Has Odanın duvarlarındaki büyük gömme dolaplarda ve gümüş şebeke içerisinde muhafaza edilmektedir.

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni

5- Has Odanın temizlik ve bakım işleri nasıl yürütülürdü?

Yavuz Sultan Selim, Emanetleri Hırka-i Saadet Dairesine yerleştirince bunların saklanması, muhafazası ve bakımını özel usule bağlamış; muhafazasını kırklar diye bilinen Has Odalılara vererek başlarına da Has Odabaşını görevlendirmiştir. 40 kişiden meydana gelen Has Odalılar Hırka-i Saadet Dairesinde nöbet tutar, burada devamlı Kur’ân-ı Kerîm okurlardı.

Hırka-i Saadet dairesinde öd ağacı, amber, buhur, buhurdan, gülabdan, sünger, tülbent ile süpürge ve faraşların konulduğu dolabın anahtarı tülbent ağasında bulunurdu. Hafta da bir defa Has Odanın zemini ile duvarları hafifçe, 21 günde bir de kubbe ile kapı ve pencerelerin etrafı iyice cilalanırdı. Bu cilalama işlemi sırasında isimleri verilen eşyalar dolaptan çıkartılıp has odalı hizmetkârlara verilir, temizlik bittikten sonra da tekrar yerine konurdu. Rutin temizliğin haricinde her sene Ramazan ayında yapılan hırka-i saadet ziyaretlerinden önce de ayrıntılı olarak, Has Oda görevlilerinin denetiminde temizlik yapılırdı. Buradan çıkan tozlar dahi önemlerine binaen Hırka-i Saadet Dairesinin önünde yer alan kapaklı ve kilitli mermer bilezikli kuyuya bırakılırdı.

6- Emanetlerin anahtarları kimlere teslim edilirdi? Bu hususta nasıl bir hassasiyet gözetilir, hangi kriterlere bağlı kalınırdı?

Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni

Yavuz Sultan Selim, “Benim altınla doldurduğum hazineyi, ahlafımdan her kim mangırla doldurursa hazine onun mührü ile mühürlensin ve illa benim mührümle mühürlensin” dediği için Hazine Dairesi 400 yıl boyunca Yavuz’un etrafında “Tevekkeltü alâ Hâlıkî” mührü ile mühürlenmiştir. Mühür Hazine Kethüdasında durur, kalabalık görevliler mutopluluğuyla kapı açılır, hep birlikte içeriye girilir, alınacak ya da iade edilecek eşya titizlikle deftere kaydedilir, padişah bile istese Hazineden çıkarılacak eşyanın kaydı tutulurdu. Bu uygulama sarayın bütün bölümlerinde günümüzde de titizlikle devam ettirilmektedir.

Has Odada altın mahfazanın içerisinde kat kat bohçalara sarılı olarak muhafaza edilen Hırka-i Saâdet’in sandığının altın anahtarı daima padişahların yanında bulunurdu.

7- Topkapı Sarayı’na Yavuz Sultan Selim’le başlayan Emanet akışı 20. yüzyıl başlarına kadar hangi padişahlar tarafından, hangi yollarla sürdürüldü?

Topkapı Sarayı’na Yavuz Sultan Selim’le başlayan Emanet akışı 20. yüzyıl başlarına kadar çeşitli yollarla devam etmiş, padişahlar Peygamber Efendimizin ve İslâm büyüklerinin, dinen hürmete şayan mekânların hatıralarını toplamaya özen göstermişlerdir. Özellikle 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında, bu tarz hatıralara hürmet göstermeyi bir nevi şirk olarak algılayan Vehhabilerin tahribatından koruma düşüncesi, büyük titizlik ve hürmetle korundukları İstanbul’a gönderilmelerine yol açmıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında Medine-i Münevvere’nin teslimi söz konusu olunca Medine Muhafızı bulunan Fahreddin Paşa, asırlar boyu surre ile gönderilip Ravza-i Mutahhara’da biriken kıymetli eşya ile birtakım Emanetleri de göndermiştir ki bunların birçoğu Topkapı Sarayı’nın Hazine koleksiyonunda muhafaza edilmektedir.

Sultan I. Ahmed tarafından dokutulan ve ilk kez İstanbul’dan gönderilen, Hazreti Peygamberin (sas)
kabr-i şerîflerinin bulunduğu odayı çepeçevre saracak şekilde asılan Kisve-i Saâdet.
Sultan I. Ahmed tarafından dokutulan ve ilk kez İstanbul’dan gönderilen, Hazreti Peygamberin (sas)
kabr-i şerîflerinin bulunduğu odayı çepeçevre saracak şekilde asılan Kisve-i Saâdet.

8- Cumhuriyet döneminde Emanetlerin muhafazası noktasındaki ananeye bağlı kalındı mı?

Konuyla alâkalı olarak Topkapı Sarayı’nın rahmetli müdürlerinden Tahsin Öz şunları dile getirir:

“Emanât-ı Mukaddese asırlar boyu devam eden tarihin çeşitli cilveleri ile vücut bulmuş bir varlıktır. Bunlar imandan doğan teşebbüslerle ve bazen iyi tesadüflerle katre katre Türk elinde toplanmış bir hazinedir. Bu mübarek eserler, yalnız dini bir rabıta, sevgi yüzünden toplanmış ve saklanılmış olmakla kalmamakta, sanat ve tarih yönünden de dünya ölçüsünde birer kıymet oldukları belirmektedir. Bu mukaddesatın muhafazasında şimdiye kadar gösterilen itina ve ananeye hürmet sonsuzdur. Türk milleti var oldukça bu mukaddes vazifeyi sevgi, saygı ve hürmetle yerine getirecektir.”

Etrafı kıymetli taşlarla tezyin edilen ve Sultan III. Ahmed’in imzasını taşıyan kelime-i tevhid (T.S.M. Env. No: 21/220).
Etrafı kıymetli taşlarla tezyin edilen ve Sultan III. Ahmed’in imzasını taşıyan kelime-i tevhid (T.S.M. Env. No: 21/220).

Mukaddes Emanetlere asırlardır gösterilen hürmet ve itina, bugüne kadar aynı hassasiyetle devam ettirilmiştir. Müze envanterlerinde her şey o günün şartları elverdiği ölçüde tespit edilmiş, hatta gösterilen hürmetin tabii neticesinin yanı sıra, müzecilik ruhunun da verdiği korumacılık duygularıyla bir zamanlar Has Odada kullanılan süpürge, faraş, mum, şamdan, gülabdan, buhurdan, saat, rahle, minder gibi eşyaların da numaralandırılmak suretiyle günümüze kadar ulaşabilmeleri sağlanmıştır.

9- Bugün Topkapı Sarayı’ndaki Mukaddes Emanet sayısı nedir?

Günümüzde Emanetlerin, Topkapı Sarayı Müzesi Mukaddes Emanetler Bölümü 21 no’lu Envanter Defteri’ne kayıtlı toplam sayısı 600 adedin üzerindedir. Bunların yanı sıra müzenin, Hazine, Silah, Kumaş ve Kütüphane gibi bölümlerinde de esasen Emanet niteliğini haiz birçok obje kayıtlıdır.

Emanetlerin modern müzecilik anlamında korunup halkın ziyaretine açılması ne zaman, ne türden muamelat sonrasında hayata geçirildi?

10- Emanetlerin modern müzecilik anlamında korunup halkın ziyaretine açılması ne zaman, ne türden muamelat sonrasında hayata geçirildi?

Topkapı Sarayı müze olarak kullanılmaya başlandıktan sonra da (3 Nisan 1924) Hırka-i Saâdet Dairesine dokunulmamış, Mukaddes Emanetlerin eski anane mucibince muhafazasına devam edilmiştir. O tarihlerde Emanetlerin anahtarları Hırka-i Saâdet Başmemurluğu görevinde bulunan, aynı zamanda sarayın en yaşlı ve muhterem mensuplarından olan Reşit Efendi’nin elinde bulunmakta imiş. Reşit Efendi, anahtarları üç sene sonra kendi eliyle getirip o zamanki Müze Müdürü Tahsin Öz’e teslim etmiş. Bu sırada asırlardır kilitli mahfazalar, kat kat bohçalar içinde korunan, hademelerinin ancak dışarıdan temizliklerini yapabildikleri Mukaddes Emanetler tek tek açılarak envanter defterlerine kaydedilmiş, üzerlerindeki Osmanlı Türkçesi ile yazılmış kayıtlardan okunduğu kadarıyla da haklarındaki bilgiler not edilmiştir. Manevî hususiyetleri dolayısıyla uzun müddet genel ziyaretçilere kapalı tutulan Mukaddes Emanetler ancak 31 Ağustos 1962 tarihinde ilk defa resmî olarak halkın ziyaretine açılmıştır. Sonraki yıllarda da modern müzecilik anlayışıyla eserlerin bakım, onarım, konservasyon gibi ihtiyaçları giderilerek modern ve güvenlikli ortamlarda teşhirleri sağlanmıştır.


HIRKA-İ SAÂDET DAİRESİNDE KUR’ÂN-I KERÎM TİLAVETİ

HIRKA-İ SAÂDET DAİRESİNDE KUR’ÂN-I KERÎM TİLAVETİ

Bu mübarek dairede Hz. Muhammed’in (sas) hırkaları hürmetine asırlardır Kur’ân-ı Kerîm tilavet edildiği bilinir. Kırkıncısı bizzat Yavuz Sultan Selim olan kırk vazifelinin “hayırların fethi, belaların def’i” için adeta manevî bir nöbet haline getirdikleri bu ulvî gelenek, geçmiş yıllarda çeşitli sebeplerle aksamış, Ekim 1996’dan itibaren tekrar canlandırılmış olup günümüzde Cumhurbaşkanlığı/ Milli Saraylar İdaresi kadrosunda görev yapan hafızlar tarafından 24 saat boyunca Kur’ân-ı Kerîm tilavet edilmektedir. Geçmişte değişik pozisyonlarda ve geçici çözümlerle yürütülen bu ulvi görev için saraya hafızlık kadrosu imkânını sağlayanlara hassaten teşekkür ederim. Allah emeği geçenlerden razı olsun. Hırka-i Saâdet Dairesinde Hz. Muhammed’in hırkaları hürmetine asırlardır Kur’ân-ı Kerîm tilavet edilmesiyle alâkalı olarak Yahya Kemal Aziz İstanbul isimli kitabında şöyle demektedir: “Gezintilerimde bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki manevi temeli vardır. Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hâlâ okunuyor! Selim’in Hırka-i Saâdet önünde okuttuğu Kur’ân ki hâlâ okunuyor. Eskişehir’in Afyonkarahisar’ın, Kars’ın genç askerleri! Siz bu kadar güzel iki şey için dövüştünüz.”


Derin Tarih Dergisinin Ekim-2024 Sayısından alınmıştır.


  • 10 SORUDA MUKADDES EMANETLER
    Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni: Mukaddes Emanetler Söyleşen: Hilmi Aydın – Bakırköy Rıfat Ilgaz Halk Kütüphanesi Müdürü Topkapı Sarayı Müzesi Silahlar ve Mukaddes Emanetler Bölümü…
  • HÜZNÜN ŞAİRİ HİLMİ YAVUZ İLE RÖPORTAJ
    Röportaj: İsmail Turan Hayatta hiçbir şey için geç kalınmamıştır diyorsanız, bugünü ve genç okurları nasıl değerlendiriyorsunuz? Genç okurlara ‘geç kalmışlık’ yakışmaz; -hatta bizim gibi yaşlılara bile! Değerlendirmeye…
  • MESUT KAPLAN’LA AZERBAYCAN’DA TEVFİK FİKRET KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ
    SÖYLEŞEN: KÜBRA BAYRAKTAR “Tevfik Fikret, karakteri ve sanatıyla etrafındaki insanları büyüsü altına alabiliyor.” Öncelikle hayırlı olsun kitabınız. Yüksek lisans tezinizi kitaplaştırdınız. Ön sözde birçok yazar ve şairden…
  • HİLMİ AYDIN İLE MUKADDES EMANETLER ÜZERİNE
    Aliye Öten, Fulya İbanoğlu, Mehmet Yüksel • Hilmi Bey Topkapı Sarayı’nda göreve nasıl başladınız? Önce Resim Heykel Müzesi’nde göreve başladım, sonra Topkapı Sarayı’na naklen geçiş yaptım. Resim…
  • RECEP SEYHAN ile ÖYKÜLERİ ve ÖYKÜCÜLÜĞÜMÜZE DAİR
    Söyleşen: Hatice Ebrar AKBULUT HE-“Öykünün içimde iyice yoğunlaşmasını bekler, yazmaya öyle koyulurum.” “Öykü yazmak için küçük notlar alırım, sonra bunların toplamından bir öykü çıkar.” “Uzun uzun yürüyüşler…
  • SORUŞTURMA (Şiar dergisi için)
    ŞİAR DERGİSİ HİKÂYE SORUŞTURMASI1- Hikâye yazarları olarak yeni bir şey mi anlatıyoruz, yeniden mi anlatıyoruz?2- Hikâye bağlamında gerçekle-kurmacayı aynı torbaya attığımızda ana karakter hangisi olur?3- Hikâyeciler ürkek,…