BİR GÜN DİYE BAŞLAYAN…
Öykü: Sevda Deniz K.
Kutsal
Bir gün yaşlı bir adam, tarlasında çalışırken birden durdu. Üstüne bastığı toprağa baktı. Tohuma can veren toprağa… Sonra uçsuz bucaksız görünen dağlara… Üzüm salkımları takıldı gözüne; yeşil yapraklarına, incecik dallarının ucundaki şerbetli meyvesine sanki ilk defa görüyormuş gibi hayretle baktı. Başı dönmeye başlarken yer de ayağının altından kayıyor hissine kapıldı. Her şey görünmez bir hızla –sadece kendisinin hissettiği- dönüyordu.
Akşam adamı tarlasının kenarında, artık meyve vermediği için kesilen ağaçtan geri kalan kütüğün üstünde buldular. Adamı yerinden kalkması ve yürümesi konusunda ikna edemediler. Mütemadiyen, “Kutsal olana basılmaz,” diyordu.
Başka bir gün, asla yere basamayan o adama bakan genç, “Toprağı çiğnemekle hata mı yapıyoruz acaba biz.” diye düşünmeye başladı.
Sonsuzluk Çizgisi
Bir gün bir kadın, denizde yüzerken aniden ürpererek durdu. Kıyıdan çok uzaklaştığını fark etmişti. Fakat suyun hizası belini ancak aşmıştı. Korkusu geçti. Kendini, vücudunu şefkatle kucaklayan annesinin dokunuşlarına benzettiği dalgaların okşayışına bıraktı. Gözlerini denizin gökyüzüyle birleştiği ufuk çizgisine dikti. Kısa adımlarla yürümeye başladı. Kafasının içindeki her şeyi de ardında bırakıyormuş gibi rahattı. Su göğüs hizasını geçmeye başladığında ona seslendiler ama kadın duymadı. Saatlerce kalabilirdi burada böyle. Hem böyle sakin bir denizin içinde, sıcacık kumlar ayaklarını okşarken yürüyebilmek o kadar güzeldi ki…
Küçük bir çocuk, o gün denizde; çok uzaklarda kocaman, ışıl ışıl parlayan beyaz bir top gördüğüne kimseyi inandıramadı. Ama kafasına koydu, bir gün o topun yanına gidebilmek için yüzmeyi öğrenecekti.
Ateş
Bir gün genç bir delikanlı, kız arkadaşını beklerken sıkıldı. Başını gökyüzüne çevirdi. Kollarını güneşe doğru uzattı. İki elini baş ve işaret parmaklarından başlayarak birleştirdi ve güneşi avuçlarının içine aldı. Çok geçmeden, “Ellerim yanıyor.” diye acı acı bağırmaya başladı. Delikanlıyı o gün ellerinin yanmadığına kimse ikna edemedi. Etrafını saran insanlara, “Görmüyor musunuz ellerimden dökülen ateşi, yanan derilerimi.” dedi durdu.
Yan masadaki boş çay bardaklarını toplayan garson, “Ne demeye güneşi tutmaya çalışırlar ki.” dedi. “Oysa herkes ateşin yaktığını bilir.”