Öykü: Gül TANRIVERDİ Bakışlarını ayakucuna dikmiş dalgın dalgın bakıyordu. Taş atılmış da halka halka açılmış bir gölün dalgalanışını gördü, yeşil halının desenlerinde. Sanki güneş vuruyormuş gibi ışıldayan…
Yazar: Gul Tanriverdi
Öykü: Gül Tanrıverdi Esniyor, öyle güzel esniyor ki; gün boyu yalvarsan açmadığı ağzı, tomurcuklanmış bir çiçeğin birden patlayıp açılıvermesi gibiydi. Kaygısız ve huzur doluydu ağzını açarken. “Elleri…
Öykü: Gül Tanrıverdi Koştum: öyle hızlı, öyle kendimden geçercesine koştum ki; tüm binaları yıktığımı, parkları, yolları yardığımı, önüme çıkan tezgâhları devirdiğimi zannettim. Bedenim; kan ter içinde kalmıştı,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Dipsiz bir kuyunun içinde debeleniyordu Bekir. Bütün vücudu pelte gibi yatağa yapışmıştı. Gözlerini açmak istedikçe daha çok kapanıyor göz kapakları eriyordu sanki. Başı tonlarca…
Öykü: Gül Tanrıverdi İçimdeki boşluğun adı yok. Dalgası olmayan durgun bir deniz gibiyim. Bu kıpırtısız hâl beni eritiyor. Ruhumun solgunluğu gözlerime yansımış; gri renkte iki tane taş…
Öykü: Gül Tanrıverdi Ay ışığı, perdeleri delip odasına sızarak duvardaki aynayı aydınlatmıştı. Uyku tutmayan genç kız, aynaya gözünü dikmiş ışığın yansımasını seyrediyordu. Gözlerine çarpan bu ışıltı, gerçekliğin,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Zifiri karanlığın içinde bir çift göz gördü Asiye. Bütün benliğini kavrayan sarıp sarmalayan bu gözler, onu etkisi altına almıştı. Yatağının içine oturmuş gözlerini kırpmadan…
Öykü: Gül Tanrıverdi Seni hiç tanımıyorum hiçbir yerde görmedim. Nasıl bir insansın bilmiyorum. Nerede yaşarsın, nelerden keyif alırsın bilgim yok. Öfkeli misin? Asık suratlı mısın, yoksa güler…
Öykü: Gül Tanrıverdi Bugün keyifsiz günümdeyim çalışmak istemiyorum. Masamda bir yığın iş var onlar bana, ben onlara bakıyorum. Elim kolum kırılmış gibi, eve gidip dinlenmek istiyorum. İzin…
Öykü: Gül Tanrıverdi “Bir, iki, üç…” “Bir, iki, üç…” “Bir, iki… Hadi şimdi burnuna çek suyu üçleyeceksin.” “İyice çeksene oğlum, burnunun direkleri sızlasın!” diye bağırdı adam. Neye…
Öykü: Gül Tanrıverdi İkindi güneşinin bulutların arkasına saklanıp, gökyüzünün kızıllığı solmaya yüz tuttuğu saatlerde fabrikanın düdüğü çalmaya başlardı. Kuşlar kanatlarını çırparak havalanır, fabrikadan çıkan insanlar akın akın…
Öykü: Gül Tanrıverdi Gecenin sabaha kavuştuğu saatlerdi. Uykusunun derinliğinden rüya gördüğünü, rüyasında bir sesin ona seslendiğini işitiyordu. “Hatçeee…” Adının böyle seslenmesinden hiç haz etmiyordu. Uykusunun içinde bile…
Öykü: Gül Tanrıverdi Aksak ayağını sürükleyerek indi yokuştan. Yaşına rağmen cılız bedeni bir kuş kadar hafifti, yüreğinin ağırlığı olmasa daha hızlı yürüyebilirdi. Yokuşun başında durup soluklandı, kendisine…
Öykü: Gül Tanrıverdi Her zaman mahşer yeri gibi olan çarşı bugün ıssızlık kokuyordu. Tahtakale’nin dar sokaklarından geçip elli metrelik bir yokuşu çıktığınızda, ahşaptan yapılma küçük bir kahve…
Öykü: Gül Tanrıverdi Yazın veda edip gittiği, rüzgârın, hüznün ve yağmurun başladığı günlerdi. Sonbaharın başlangıcı Eylül’e hoş geldin demiştik. Her yer de sessizlik hâkimdi. Tıpkı sevdiğinden ayrılan,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Yüzlerce baş ve binlerce göz, kilitlenmiş ellerinde ki telefona. Parmaklar tuşlara tutkuyla sarılmış. Dans eder gibi oynuyorlar. Otobüste, metro da vapurda her yerde. Kimse…
Öykü: Gül Tanrıverdi Soğuk ve yağışlı geçen günlerden sonra hava durulmuştu. İnsanlar; güneşe hasret kalmış gibi sokaklara dökülmüştü. Rüzgâr, şiddetini yitirmiş yerini tatlı bir esintiye bırakmıştı. Kış…