Asr-ı Saadet’in Eşsiz Hazinelerinin Beş Aşırlık Serüveni Söyleşen: Hilmi Aydın – Bakırköy Rıfat Ilgaz Halk Kütüphanesi Müdürü Topkapı Sarayı Müzesi Silahlar ve Mukaddes Emanetler Bölümü eski sorumlusu…
Kategori: YAZARLAR
Emsalsiz, özgün eserlerin yazarları… Herşey edebiyat için; ruhumuzun beslenmesi için…
Hırka-i Saâdet Dairesi ile alâkalı hatıralar arasında Vak’anüvis Ahmed Refik Bey’in Sultan II. Abdülhamid’in vefatından sonra kaleme aldığı yazıyı kaydetmek yerinde olacaktır. 18 Şubat 1918 tarihli Vakit…
İhtiyat mülazımlarından İdris Sabih Bey’in Medine Müdafaası sırasında Hz. Peygamberimize (sas) hitaben yazıp Fahreddin Paşa’ya ithaf ettiği şiir, o günlerde yaşanan duygular kadar Emanât-ı Mübâreke’yi muhafaza edenlerin…
Görkem’in okul çantasından cüzdanını çıkarırken keyfi yerindeydi. İçinde para yoktu ama birazdan olacaktı. Babasıyla birlikte buldukları gizli yerdeydi. Apartmanın arka bahçesinde etrafı taşlarla çevrili bir çam ağacı…
Şimdi bir ağacın altında oturmuş onu düşünürken buluyorum kendimi. Uzun saçları özenle taranmış ve arkadan sıkıca bağlı. Sanki bir tel saçı serbest kalsa onun o kusursuz görünümünü…
Öykü: Sevda Deniz K. Ben de vardım. İlk sesi yakaza hâlinde, yatağında sağa sola dönerken duydu. Yastığından anlamsız sesler geliyordu. Pa pa pa pa pa pam pam…
Öykü: Sevda DENİZ K. Mutfağın ortasında elinde bıçakla niye durduğunu bilmiyordu. İçi boşalmıştı sanki. Bir dakika öncesi yoktu. Hatırlamıyordu. Gözü masaya ilişti. Maydanozlar beyaz porselen tabakta, çay…
Öykü: Sevda Deniz K. Yağmuru cebime doldurdum. Ağırlık yapmasın diye de üstüne gözyaşımı eklemedim. Ardından bir sandığa kilitledim bütün cümleleri, sesleri… Bir de küçük renkli taşlara işlediğim…
Recep Seyhan – Zongo’nun Değirmeni’nden “Dalında olgunlaşıp kuruyan, kurda kuşa yem olmaya hazır bir meyve gibiyim şimdi. Yüksek yüksek yaylalardan kesildim, gecesi aydınlık şehire gitmekten kesildim, araziye…
Öykü: Recep Seyhan (…) Orta yerde derin bir sessizlik vardı. O sırada, bütün bir köye; evlerin saçaklarına, avlu girişlerine, kapı eşiklerine, köy içindeki tozlu yollara, hayvan eğreklerine,…
Öykü: Recep Seyhan (…) Muhayyilemin zamanın dehlizlerinde dolaşma gücünü görmek beni dehşete düşürüyordu: Bir sabah kalktığımda ya güneşi doğmamış bulursam? Ya geceler bir daha gelmezse? Ya akşam…
Öykü: Recep Seyhan (…) Bir cumartesi gecesi bir akrabamızın düğününe katılmıştım. Babam, içkili düğünlere “haram” olduğu gerekçesiyle hiçbir surette katılmazdı; velev ki bu bir yakınımızın düğünü olsun.…
Öykü: Sevda Deniz K. “Şuna bak ya umurunda bile değil. Oğuz, oğlum hey sana diyorum! Cevap alamayınca iyice sinirlendi. “Salak ya.” Oğuz, okulun merdivenlerini hiç acele etmeden…
Öykü: Recep Seyhan Hiç hazır oyuncağım olmadı benim; oyuncaklarımı kendim yaptım:Kara lastiğimin birini -ya da ikisini birden, iş yoğunluğuna göre art arda- araba yapıp içinde kum taşıdım…
Deneme: Sevda Deniz K. Tanpınar’ın zamanı aşarak bize anlattıklarına hassas bir gözle bakılmalı ki okuduklarımız bize bir hayat tecrübesi olarak dönsün. Elimde Saatleri Ayarlama Enstitüsü, dalıp gidiyorum.…
Öykü: Sevda Deniz K. Deniz kenarında gördüm onu. Sağ dizini neredeyse çenesine değdirecek kadar bükmüş -dirseğinden aşağısı yoktu- sağ koluyla dizi arasına sıkıştırdığı ipin ucuna, sol eliyle…
Öykü: Sevda Deniz K. İsmim Merve. Tekrar söylüyorum. Ben hasta değilim. Aylar önce yağmur yağarken terk ettiğim şehir; kasvetli bir hava, insanı üşüten yağmurlarla karşıladı beni. Oysa…
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Ben suskunluk denen sahile demir atmışken, düşmanlık değil de büyük pişmanlıklar besledim. Benim suskunluğumdan haklı çıkacağını sansan da, ikimizde biliyorduk insanlığın bodrum katından asla…
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Biz ki tüm biletleri kale arkası aldıkYine de eksik geldi yetmedi sayımızaHayat tiyatrosunda her dem figüran kaldıkBaşrollük bir senaryo düşmedi payımıza Biz ki erken…
Öykü: Gül Tanrıverdi Esniyor, öyle güzel esniyor ki; gün boyu yalvarsan açmadığı ağzı, tomurcuklanmış bir çiçeğin birden patlayıp açılıvermesi gibiydi. Kaygısız ve huzur doluydu ağzını açarken. “Elleri…
Öykü: Gül Tanrıverdi Koştum: öyle hızlı, öyle kendimden geçercesine koştum ki; tüm binaları yıktığımı, parkları, yolları yardığımı, önüme çıkan tezgâhları devirdiğimi zannettim. Bedenim; kan ter içinde kalmıştı,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Dipsiz bir kuyunun içinde debeleniyordu Bekir. Bütün vücudu pelte gibi yatağa yapışmıştı. Gözlerini açmak istedikçe daha çok kapanıyor göz kapakları eriyordu sanki. Başı tonlarca…
Öykü: Gül Tanrıverdi İçimdeki boşluğun adı yok. Dalgası olmayan durgun bir deniz gibiyim. Bu kıpırtısız hâl beni eritiyor. Ruhumun solgunluğu gözlerime yansımış; gri renkte iki tane taş…
Öykü: Gül Tanrıverdi Ay ışığı, perdeleri delip odasına sızarak duvardaki aynayı aydınlatmıştı. Uyku tutmayan genç kız, aynaya gözünü dikmiş ışığın yansımasını seyrediyordu. Gözlerine çarpan bu ışıltı, gerçekliğin,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Zifiri karanlığın içinde bir çift göz gördü Asiye. Bütün benliğini kavrayan sarıp sarmalayan bu gözler, onu etkisi altına almıştı. Yatağının içine oturmuş gözlerini kırpmadan…
Öykü: Gül Tanrıverdi Seni hiç tanımıyorum hiçbir yerde görmedim. Nasıl bir insansın bilmiyorum. Nerede yaşarsın, nelerden keyif alırsın bilgim yok. Öfkeli misin? Asık suratlı mısın, yoksa güler…
Öykü: Gül Tanrıverdi Bugün keyifsiz günümdeyim çalışmak istemiyorum. Masamda bir yığın iş var onlar bana, ben onlara bakıyorum. Elim kolum kırılmış gibi, eve gidip dinlenmek istiyorum. İzin…
Öykü: Gül Tanrıverdi “Bir, iki, üç…” “Bir, iki, üç…” “Bir, iki… Hadi şimdi burnuna çek suyu üçleyeceksin.” “İyice çeksene oğlum, burnunun direkleri sızlasın!” diye bağırdı adam. Neye…
Öykü: Gül Tanrıverdi İkindi güneşinin bulutların arkasına saklanıp, gökyüzünün kızıllığı solmaya yüz tuttuğu saatlerde fabrikanın düdüğü çalmaya başlardı. Kuşlar kanatlarını çırparak havalanır, fabrikadan çıkan insanlar akın akın…
Öykü: Gül Tanrıverdi Gecenin sabaha kavuştuğu saatlerdi. Uykusunun derinliğinden rüya gördüğünü, rüyasında bir sesin ona seslendiğini işitiyordu. “Hatçeee…” Adının böyle seslenmesinden hiç haz etmiyordu. Uykusunun içinde bile…
Öykü: Gül Tanrıverdi Aksak ayağını sürükleyerek indi yokuştan. Yaşına rağmen cılız bedeni bir kuş kadar hafifti, yüreğinin ağırlığı olmasa daha hızlı yürüyebilirdi. Yokuşun başında durup soluklandı, kendisine…
Öykü: Gül Tanrıverdi Her zaman mahşer yeri gibi olan çarşı bugün ıssızlık kokuyordu. Tahtakale’nin dar sokaklarından geçip elli metrelik bir yokuşu çıktığınızda, ahşaptan yapılma küçük bir kahve…
Öykü: Gül Tanrıverdi Yazın veda edip gittiği, rüzgârın, hüznün ve yağmurun başladığı günlerdi. Sonbaharın başlangıcı Eylül’e hoş geldin demiştik. Her yer de sessizlik hâkimdi. Tıpkı sevdiğinden ayrılan,…
Öykü: Gül Tanrıverdi Yüzlerce baş ve binlerce göz, kilitlenmiş ellerinde ki telefona. Parmaklar tuşlara tutkuyla sarılmış. Dans eder gibi oynuyorlar. Otobüste, metro da vapurda her yerde. Kimse…
Ayşe Kadıoğlu Yıldız Kadının kadın olarak görülmediği coğrafyalardan geldim. Silinmişti oralarda ihanetinin ayak izleri. Ve bir son bulmuşluğun hikâyesiydi Fırtınada kaybolan hayallerim. Oysa bahtım beyaza boyanacak diye…